Pazartesi, Ekim 12

yaz.

Yaz. Güneş doğunca havanın sıcak olduğu dönem. Oldukça sıcak. En sevilen yemeği dondurmadır. Ama tuhaftır ki yazın dondurma yemek imkânsızdır. Çünkü hava öylesine sıcaktır ki dondurma ağzınızdan çok ellerinizi sevindirmeye çalışır.
Kışın dondurma yemek de boğazınızı dondurur. Kar yağarken mesela, dondurmanız yemeye hazırdır, ama yemek mümkün değildir. Sonracıma canınız hiç giyinmek istemez, hep çıplak gezmek istersiniz ama toplum tarafından dışlanmak istemezsiniz. Okul yoktur mesela, ama bir süre sonra zaten evde oturmaktan sıkılacağınız için okulun açılmasını istersiniz. Yani üç mevsim boyunca beklersiniz, gelir, o zaman da aman şu yaz bitsin dersiniz. Ya siz tuhafsınız ya da yaz gereksiz.

Sonracıma, el ele tutuşamazsınız. Eliniz kayıverir hemen. Ama denize girersiniz. Denizde el ele tutuşabilirsiniz pekâlâ. Kumdan kale yaparsınız. Kumları eleğe koyar taşları ayıklarsınız. Sonra biriktirdiklerinizi kuma gömersiniz. Kışın rüzgârlar ve taşan dalgalar ise yine onları gün yüzüne çıkartır.
Yani kış daha gerçekçidir.
Belki de yaz hayallerle dolu olduğundan bu kadar sevilir. Ne de olsa doğru söyleyeni dokuz köyden kovarlarmış. Kışa da yazık. Hem kışın kumlara basınca ayağınız yanmaz. Ama kum da bulamazsınız. Çizmeler giyersiniz. Atkı takarsınız, bere takarsınız. Kazaklar giyersiniz. Kum elerken çıkabilecek değerli şeylerden mahrum kaldığınızı düşünebilirsiniz ama o da ne, karın içinde bir parıltı var!

Hem karın kokusu gelmeden duyulabilir, ya da sadece kışı sevenler hissedebilirler karın geldiğini. Yazı sevenler de, kollarını koklarlar deniz ve tuz kokusunu almak için. Güneş de kokar hem teniniz. Ama yazı seviyorsanız.

Sevmek zorunda değilsiniz.

Sonbaharı da sevebilirsiniz. Ama ben güzü çok stresli bulurum. Melankolik? Hayır.
Ama stresli. Şöyle ki; her yerden şöyle nidalar yükselir: Bu düşen de ne, tanrım bir yaprak! Hayır, olamaz!! Yooo!!
Yazı sevenler tüm sonbaharı işte böyle üzülerek geçirirler.
Sonra da yapraklar belediyenin çöpçüleri onları toplayıp kaldırım kenarlarında biriktirecek kadar çoğaldığında, onları var güçleriyle ezerler.

Mesela belediyenin çöpçüleri sonbaharı sevmez.

Kışı sevmez.

Yazı hiç sevmez.

Ama ilkbaharı severler. Çünkü ilkbahar ne çalışırken onları terletir, ne de ortada toplanacak yaprak vardır. İlkbaharda, çiçekler vardır. Yani doğa bu sefer dağıtmaz, toplar. O yüzden ortalığı toplamaya gerek yoktur.

İlkbahar aylarında belediyenin çöpçülerine baktığınızda banklarda yüzlerini güneşe verip dinlendiklerini görürüz. Süpürgelerinin ucundaki sürtülmekten erimiş dallar da dinlenir.


Belediyenin çöpçüleri ilkbaharı sever.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder